15 Temmuz 2013 Pazartesi

Gribe doğal çözüm

Havaların soğumasıyla beraber grip hastalığı konusundaki uyarılar da başladı. Bu uyarıcılar kervanına biz de katılalım... Grip, sonbahar ve kış aylarında salgınlar yapan bir enfeksiyon hastalığıdır.

Hastayı yatağa düşürecek şiddette şikayetlerle seyreden grip, 40 dereceye varan yüksek ateş, genel vücut kırgınlığı, şiddetli bel, eklem ve kas, baş ağrısı ve aşırı halsizliğe yol açar. Buna ek olarak burun tıkanıklığı olmadan akıntı ile kuru ve uzun süreli öksürük görülür.

Soğuk algınlığı, nezle, öksürük ve grip gibi rahatsızlıkların arttığı bu mevsimde, vücut direncini doğal yollardan artıracak ve enfeksiyonlarla mücadelede vücuda yardımcı olacak bir beslenme şekli uygulamalıyız. Bunun için özellikle C ve E vitamini yönünden zengin besinlere ağırlık vermeliyiz.
 

C vitamini; soğuk algınlığına karşı vücut direncini artıran güçlü bir antioksidanlar içermektedir. Bu nedenle C vitamininin bol bulunduğu limon, portakal, domates, maydanoz, kırmızı ve yeşil biber, kırmızı lahana, karnabahar, kereviz, yeşil pancar yaprağı, kuşkonmaz, fasulye, bakla, bamya, turp, tere otu, taze soğan, börülce, bezelye, sarımsak, pırasa, pazı, yer elması, karpuz, çilek, ayva, elma ve muz gibi sebze ve meyveler bol bol tüketilmelidir.

E vitamini de, güçlü bir antioksidandır ve C vitamininin etkisini artırır. Sebze yağları, hububatlar, hurma, marul, sığır eti, tereyağı, ceviz, yer fıstığı, yumurta sarısı, balık, kasaplık hayvanların iç organları E vitamini yönünden zengin besinlerdir.


Şifalı formüller
Gribe ve soğuk algınlığına karşı kolayca uygulayabileceği şifalı formüllerden de yararlanabilirsiniz. İşte bunlardan birkaçı: 

* Bir litre suya bir kahve fincanı kuru papatya, bir çorba kaşığı nane ve bir çorba kaşığı kekik konur. 10-15 dakika kaynatılır. Kaynama sırasında çıkan buharı solunur. Demlendikten sonra süzülür. Elde edilen çay, sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde 3 defa sıcak sıcak içilir. Gerekirse şeker veya balla tatlandırılabilir.

* Her öğlen, bir tane mandalina, kabuğu soyulmadan fırında pişirilir. Soyulmadan, sıcak sıcak yenir.

* 4 bardak suya 3 çorba kaşığı kuru nane ve bir limonun kabukları konur. Kaynatılıp süzülür. Günde 3 kere birer su bardağı sıcak sıcak içilir.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Kollar ve bacakların görevleri nelerdir


İnsanların iki kolu ve iki bacağı vardır. Bacaklar hareket etme(yürümek, koşmak) kolları ise araçları tutma ve kullanma işlevlerini görürler. Her kol ve bacağın ucunda beş tane parmak bulunur. El parmakları özellikle iyi gelişmiştir ve karışık işlemleri yapabilme kabiliyetine sahiptirler. Kol ve bacak kemiklerine, göğüs ve havsala kuşaklarına bağlı olan sayısız kas demeti kol ve bacakların oynak organlar olmalarını sağlar. Göğüs ve havsala kuşakları sırt ile kol ve bacaklar arasında bir bağlantı oluşturur. Kol ve bacak kemikleri hem birbirlerine, hem de göğüs ve havsala kuşaklarına oynak eklemler ile bağlanmışlardır.

Koordinasyon sonradan edinilen bir beceridir. Bir şeyi tutmaya çalışan bir bebeğin beceriksizliğine bakarsak, basit bir iş yapabilmek için bile ne kadar çok sayıda değişik harekete ve ne kadar çok miktarda bilginin beyine gitmesine gerek olduğunu anlayabiliriz. Beyin ve duyularımız evrim sürecinde koordinasyon için inanılmaz bir yetenek geliştirmiştir.
Basit bir işlem gibi görünen yazı yazmak bile aslında zor bir yetenekdir. Fakat yıllarca süren bir uygulama sonucu çabuk ve düşünmeden yazma yeteneğine sahip olabiliriz. Piyano çalmak yazı yazmaktan daha basit kol ve el hareketleri gerektirir. Fakat daha hızlı hareket etmke gerektiği gibi kasların uyumlu çalışması ve yer belirlenmesi çok daha karmaşıktır. Bir topu yakalamak ise piyano çalmaktan çok daha fazla koordinasyon gerektirir, fakat bu da öğrenilebilir hatta bir refleks haline gelebilir. Bu tür karmaşık hareket becerilerinin kazanılması yıllar sürebilir. Önceleri hareketler yavaşça ve sürekli göz dikkati ile yapılırdı.
Yineleme sonucu bu hareketleri bakmadan, üstelik düşünmeden yapmayı öğreniriz. El ve kollarımızın böyle eşsiz oynak organlar olmalarının sebebi, en başta gözler ve gözlerle birlikte beyin işlevlerinin son derece gelişmiş olmasıdır. Örneğin kangurular da insanlar gibi yalnız iki ayakları üzerinde yürürler ve kolları başka işler yapmak için serbest kalır. Fakat kangurularda kollar gelişerek karmaşık işler yapabilecek özel organlar haline gelmemişlerdir. Bunun sebebi büyük olasılıkla gözleri başın her iki yanında bulunması ve beynin yeterince gelişmemiş olmasıdır.

Kol ve Bacakların Yapısı

Farklı işlevlerine karşın kol ve bacakların temel yapısı aynıdır. Kemikler birbirlerine hareket edebilecek şekilde bağlıdır ve eklem kapsülleri ile bağlar, eklemleri birbirine birleştirir. Kolun eklemleri bacağın eklemlerinden daha oynaktır. Kas demetleri kol ve bacak kemikleri ile göğüs ve kalça kuşaklarına kirişler ile bağlıdır. Kaslar çoğunlukla birbirlerine karşıt olarak hareket eden çiftler halindedir. Kaslardan biri, bir tarafa doğru yönelirken(bükme) diğeri ters tarafa yönelir (açma). Büyük atardamarlar kaslara kan taşır. Damarla karmaşık bir ağ şeklinde yayılıp, dokulardaki kılcal damarlarda son bulurlar. Kan toplardamarlarla geri döner, gereksiz doku sıvısı ise lenf damarları aracılığıyla süzülür. Lenf damarlarında enfeksiyonları önlemek için bir süzgeç görevleri yapan lenf bezleri bulunur. Deride, dokunma ve acı duyuları için sayısız duyu organı vardır. Kol ve bacaklardaki özel duyu hücreleri ise duruş duyusunu sağlarlar. Kol ve bacaklar ile deriden gelen işaretler sinir demetleri aracılığıyla merkez sinir sistemine iletilir. Motor (hareket) sinirler omurilikten kas demetlerine giderek, onları harekete geçirirler. El bileği ve ayak bileği birbirine bağ dokusu ile bağlı yedi küçük kemikten oluşmuştur. Ayak bileği, özellikle topuk ve aşık kemikleri son derece gelişmiştir. Ayak bileğinden sonra hemen hemen hareketsiz olan ayak tarağı gelir. Ayak tarağı ise eklemleri nedeniyle hareketli olan ayak parmağı kemiklerine bağlıdır. El bileği kemikleri kısmen hareketli olan el tarağına, el tarağıda el parmağı kemiklerine bağlıdır. Ayak ve el başparmaklarında iki, diğer parmaklarda ise üçer adet parmak kemiği bulunur. Parmak kemiklerinin eklemleri yalnızca bükme hareketine olanak verirler. Ancak el baş parmağı ile el tarağı arasındaki eklem çok daha fazla hareket yeteneği sağlar. Bu sebeple bir şey tutmak için başparmak diğer parmakların tümünün karşısına getirilebilir. Bu t.o bir baş parmağı olan hayvan maymundur. Parmak kemiklerinin hareketlerini denetleyen hemen hemen bütün kaslar kol ve bacakların alt kısımlarında bulunur. Bu kaslar bileklerden geçen kirişler aracılığıyla parmak kemiklerine ulaşırlar. 


Aşağıdaki kitaplar ilginizi çekebilir.linke tıklayın reklama geç deyin.


35 adet kişisel gelişim kitabı linki: Kişisel Gelişim Kitapları indir.rar

Osho zeka kitabı linki: osho-zeka kitabı indir.rar

Hafıza Teknikleriyle ingilizce öğrenme kitabı:  Hafiza-Teknikleriyle-ingilizce indir.rar

Haydar Dümen Cinsel Kültür Kitabı:Haydar Dümen Cinsel Kültür indir.rar

11 Temmuz 2013 Perşembe

Beyaz saçlara kesin çözüm


Beyaz saçlara kesin çözüm

Beyaz saçlar orta yaşlarda belirmeye başlar fakat günümüz stresinde beyazlar erken yaşlarda ortaya çıkmaya başladı diyebiliriz. Pekala beyaz saçlardan kurtulmak için sürekli boyatmak doğru mudur ?.Hayır.İşte size kesin ve doğal çözüm

 

Yapmanız Gereken Yöntem

Bektaşi üzümünü (Amla olarak da bilinir) Hindistan cevizi yağıyla karıştırarak kafa derinize düzenli olarak sürün. Mucizevi sonuçlar gösterip, gri saçları siyaha döndürecektir. Birkaç kurutulmuş Alma’yı Hindistancevizi yağıyla siyaha dönene kadar kaynatın. Elde edilen yağ gri saçları engelleyecektir.

9 Temmuz 2013 Salı

Evde Kas Yapma – Kas Yapma Hareketleri


Spor salonuna giderek kas yapamayanlar için bu eşşiz tavsiyeleri dinledikleri takdirde planlı çalışarak spor salonuna gidenler gibi kas yapısına sahip olacaklar. Tek yapmanız gereken planlı ve programlı çalışmak.

 

Şayet asıl amacınız kaslanmak ise kardiyo çalışmalarınızı geri plana atmanızda fayda var. yağları yakmak kaslanmaktan çok daha zor bir iştir. Kendinize germe ve kalori yakan bir program hazırlayarak işe başlayın. Setler arasında vücudunuzun toparlaması için kendinize vakit ayırın.

 

Ev kardiyosu: İşte size birkaç evde yapabileceğiniz kardiyo egzersizleri. Basamaklardan setler halinde inilip çıkılması. İp atlamak. Step için yüksek bir kutu veya herhangi bir malzeme. Bunun üzerine çıkıp inmeniz kardiyovasküler sisteminizi geliştirecek. Şınav durumu alıp tekrar ayakları toparlama.

 

Kuvvet antremanları: Evde yapacağınız kuvvet antremanlarında dumbbell, barbell ve plates toplarından yardım alabilirsiniz. Spor salonunda yapabileceğiniz biceps, triceps, barfiks, kürek, omuz presi hareketlerini bu aletlerle yapabilirsiniz. Şayet bu aletleriniz yoksa biraz yaratıcı olup yinede sporunuzu yapabilirsiniz.

 

Squat hareketleri: Pilates topunuz yoksa sırtınızı duvara yaslayarak yere çömelme hareketleriyle vücudunuzun pek çok bölgesini çalıştırabilirsiniz.

 

Egzersiz toplarıyla şınav: Normal şınavdan daha zor bir hareket olan egzersiz topuyla yapılan hareketlerde ayaklarınız topa dayayın ve yere paralel olarak şınav çekmeye başlayın. Üst bedeninizi geliştirecek bu egzersizler çok işinize yarayacak.

 

Ayaklar paralel dip hareketleri: Triceplerinizi çalıştırmak için bir sandalyeye ellerinizi koyun. Arkada birleştireceğiniz elleriniz ve yere paralel ayaklarınızla hareketleri yapın. Egzersizi zorlaştırmak için ayaklarınızı bir yatak ya da masa gibi yüksek bir nesneye uzatıp bu hareketleri yapabilirsiniz.

 

Pull-up: Omuzlar ve sırt için evinizde yüksek bir yere monte edeceğiniz bir çubukta bu antremanı yapabilirsiniz. Ola ki buna benzer bir olanağınız yoksa iki sandalye arasına sopa koyup altında barfiks çekebilirsiniz.

 

Planlı çalışma: Şayet haftada 3 kez bu antremanları 2-3 set halinde yaparsanız vücudunuzu geliştirmenin en ucuz yolunu bulmuş olacaksınız.

7 Temmuz 2013 Pazar

Evde Hazırlanan Saç Bakım Maskeleri


Doğal Saç bakım Maskeleri

 

Parlak saçlar için

Bir yumurtanın sarısı ile iki çorba kaşığı zeytinyağını karıştırın. Saç köklerine sürüp masaj yapın ve on dakika bekleyin. Şampuanla yıkayıp durulayın. Saçlarınızın parlak ve sağlıklı bir görünüm kazandığını göreceksiniz.

Besleyici maske

Bir yumurta sarısı, bir çay bardağı demlenmiş çay, bir çorba kaşığı badem yağı ve iki damla limon suyunu bir kapta karıştırın. Saç köklerinize sürüp masaj yaparak güzelce yedirin. 10-15 dakika bekleyip şampuanla yıkayın.

Kepekli saçlar için

İki çorba kaşığı limon suyu veya sirkeyi dört su bardağı suya ekleyip ılıtın. Saçlarınızı yıkadıktan sonra bu karışımla durulayın.

 

Parlak saçlar için

Malzemeler:

Bir portakal

Bir çorba kaşığı bal

Birkaç damla sandal ağacı yağı

Yapılışı:

Portakalın suyu, su, bal ve sandal ağacı yağını karıştırın. Bunu şampuan sonrası durulamada kullanın.

Yıpranmış saçlar için

Malzemeler:

Bir muz

Birkaç damla badem yağı

Yapılışı:

Muzu badem yağıyla karıştırın ve saçlarınıza masaj yaparak uygulayın. 15 dk kadar saçınızda bıraktıktan sonra, maden suyuyla durulayın. Peşinden şampuanlayıp saç kremi sürün.

Kuru saçlar için

Malzemeler:

Bir çorba kaşığı bal

Yarım fincan tam yağlı süt

Yapılışı:

Balla sütü karıştırıp saç derisine masaj yapın ve 15 dk bırakın. Yumuşak bir şampuanla yıkayın.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Ramazanda tok tutan yiyecekler


Ramazanda tok kalmak için beyaz Ekmek yerine kepek ekmeğini, meyve Suyu yerine meyvenin kendisini tüketin. Uzmanlar, oruç tutanlara iftara kadar acıkmamaları için sahurda Yulaf gibi posalı gıdalar yemelerini tavsiye ediyor.
Medical Park Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz, iftar ve sahur menülerinin tok tutan gıdalarla hazırlanması durumunda, daha
Sağlıklı ve kolay oruç tutulabileceğini belirtti. Emel Unutmaz, Ramazan'da sağlıklı ve tok tutan gıdalarla beslenmenin başlıca metotlarını anlattı:
Ramazan ayında sağlıklı beslenmenin püf noktaları nelerdir?
En önemli özellik; yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamaktır. Oruç tutan insan ihtiyaç duyduğu 
Protein, vitamin ve Minerali sağlayacak olan besinleri iftar ve sahur arasındaki zamana dengeli şekilde dağıtmalı. Öğün sayısına dikkat etmeli.
İftar ve sahur arasında 1 veya 2 ara öğün yapmak, çok daha faydalı olur. İftardan 1.5-2 
Saat sonra almamız gereken vitamin, Mineral ve posayı düşünüp; meyve ara öğünü yapabilirsiniz. açlık zamanının uzun olacağı bu yıl en çok dikkat edilmesi gereken konu; Su tüketimi.
İftar ile sahur arasına kişi 3 
Litre suyu sığdırmak zorundadır. Eğer sudan hoşlanmıyor ise; bunun yarısını su olarak alır, geri kalan kısmı içinse ayran ya da çay içebilir.
İftar sofrasında, beslenme sıralaması nasıl olmalıdır?
İftar yemeğine başlarken doyurucu ve sindirimi kolay çorba ile başlamak ve arada yalnızca salata tüketerek en azından 20 
Dakika geçirmeye çalışmak yararlıdır. Devamında ana yemeği tüketmek ve karbonhidratlı gruptan seçim yapmak gerekir. Yani pide yenilecek ise makarna ya da pilavı sınırlamak veya hiç yememek gerekir.
İftar yemeğinden 1.5-2 saat sonra meyve ara öğünü yapmak yararlı olacaktır.
yemekten 1-2 saat sonra, yarım Saatlik ufak bir yürüyüş de yapılabilir.
Ramazan ayında açlık hissine yenik düşmemek için tok tutacak besinler var mı?
Tokluğu uzun süre sürdürecek olan besin grupları; sindirimi ve emilimi uzun süren gıdalardır. Öncelikle açlığın kaynağı kan şekerinin düşmesi ise, ilk hedef kan şekerinin hızlı düşüşünü engelleyecek gıdalar olmalıdır. Yani glisemik indeksi ve yükü düşük gıdalar!
Glisemik indeks; yenilen bir besinin kan şekerini yükseltme derecesini gösterir. Ramazanda bizim isteğimiz; kan şekerimizi hızlı yükselten gıdalardansa yavaş yükselten ve yavaş düşmesini sağlayacak gıdaların tüketilmesidir.
Glisemik indeksi düşük gıdalar kişilerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlar. Örneğin; beyaz ekmek yerine kepekli 
Ekmek, meyve suyu yerine meyvenin kendisi gibi tercihler yapılmalıdır.
Ramazan'da meyveyi nasıl tüketmek gerekir?
Ramazan'da amaç tokluk olduğu için dikkat edilmesi gereken hangi meyvenin, ne miktarda ve nasıl tüketildiğidir. Sağlıklı olan meyvenin kendisinin, mümkünse soyulmadan, sıkılmadan ve ortalama 1 porsiyona denk gelecek biçimde tüketilmesidir. Amaç mümkün olduğunca çok posa tüketmektir. Posa besinlerin glisemik indeksinin düşmesini sağlar ve bu sayede tokluk verdiği gibi, bağırsak hareketlerini de düzenler.
Tok tutan besinlerde sebzelerin yeri nedir?
Ramazan boyunca; gerek pişmiş, gerekse çiğ sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin. Sebzeleri yerken miktarları çok önemli değildir. Yeter ki; yapılırken içine konan yağın cinsi ve miktarı doğru olsun. Ortalama 4-5 yemek kaşığı sebze yemeğine 1 tatlı kaşığı yağ gelecek şekilde yapılmış sebze yemeklerinden, 6-8 kaşık rahatlıkla yenilebilir. Kök sebzelerin içerdikleri karbonhidrat miktarı yüksek olduğu için bu sebzeleri tüketirken miktarlarına kesinlikle dikkat etmekte fayda vardır. Karbonhidrat oranı daha yüksek olan başlıca sebzeler; havuç, şalgam, bezelye, pırasa, bakla ve enginardır. Fakat bunların karbonhidrat oranlarının fazla olması, Ramazan boyunca tüketilmemeleri gerektiği anlamına gelmemektedir.
Bu sebzelerden ortalama 4 yemek kaşığı tüketmek, yeterli olacaktır. Posanın diğer kaynaklarından biri de yulaftır. Yulaf; tok tutucu özelliği ve kolesterol düşürmedeki önemli etkisi sebebiyle, Ramazan ayında bol bol tüketilebilecek bir besin 
maddesidir. Yulafı, 1 dilim ekmek hakkınızın yerine, 2-3 yemek kaşığı kadar sütün veya yoğurdun içine karıştırarak, rahatlıkla tüketebilirsiniz.

Gümüş suyunun faydaları


Gümüşün (takı olarak erkek gümüş yüzük, bayan gümüş yüzük ,erkek gümüş yüzük alyans veya takı olarak kullanılmıştır) ilaç ve tedavi edici faydaları binlerce senedir bilinmektedir. Roma zamanından kalan bazı yazıtlarda gümüşün tedavilerde kullanıldığından söz etmektedir. Üstelik bu özelliğinden dolayı gümüş “büyülü iyileştirici “olarak nitelendirilmiştir.
Gümüşün Faydaları
Medikal otorite gümüşü en tesirli antimikrobiyal ajan olarak tanımlamaktadır.


Modern batı tıbbı gümüş elementini doğal ve suni en tesirli antimikrobiyal ajan olarak nitelendirmiştir.

Gümüşün ilk antibiyotik madde olduğu düşünülmektedir. Tarihte gümüş metal yaprağı bir sargı bezi olarak kullanılmıştır. Günümüzde gümüş, neredeyse enfeksiyon kontrolünün kritik olduğu her yerde, bandajlardan yanık tedavisinde kullanılan ilaçlara kadar sağlık ürünlerinde çok geniş spektrumda antimikrobiyal özelliliğinden dolayı kullanılmaktadır.


Amerika’daki doğan çocuklara doğumdan hemen sonra gümüş içerikli göz damlaları, gözde oluşacak enfeksiyonları engellemek için kullanılmaktadır.
Takı ve aksesuar olarak vazgeçemediğimiz gümüş, hastalıklara da şifa oluyor. Türkiye’de ilk kez üretilen gümüş çorap, şeker hastalarının ayak yaralarına, mantar, egzama ve ayak kokusuna iyi geliyor.
Takı ve aksesuar olarak vazgeçemediğimiz gümüşün, aynı zamanda kusursuz bir anti-bakteriyel olduğunu biliyor muydunuz?.. Ayrıca vücudunuzdaki negatif elektriği de alarak rahatlatıyor… Gümüşün koku ve nem giderici etkisi, anti-bakteriyel ve elektrik iletkenliği özelliklerinden yararlanan bir firma, Türkiye’de ilk kez gümüş çorap üretti. Yüzde 99.9 oranında saf gümüş ipliğinden üretilen çoraplarda, yüzde 20 oranında da gümüş bulunuyor.

Gümüşün önemli özellikleri
11-   Yansıtırlık
22-   Yayıcılık
33-   İletkenlik

2 Temmuz 2013 Salı

Çölyak hastalığı (gluten intoleransı) ve buğday alerjisi


Çölyak hastalığı (diğer adı ile çölyak, tropik olmayan sprue, çölyak sprue, gluten sensitif enteropatisi), tahıllarda bulunan genelde glutenin bulunduğu bazı protein zincirlerine karşı oluşan kronik bir reaksiyondur. Bu reaksiyon ince bağırsakta villüslerin destrüksiyonuna sebep olur ve bunun neticesinde malabsorbsiyon ortaya çıkar.
Çölyak hastalığında ailesel katkının olduğuna dair bir kısım deliller mevcut. Çölyak hastalığı tanısı konan kişilerin birinci derece akrabalarında % 5-10 oranında çölyak gelişebilir. Hastalık her iki cinsiyeti de etkileyebilir ve herhangi bir yaşta başlayabilir; örneğin, kişinin bebekliğinde (tahılları ilk kez alıyor olabilir) ya da daha sonraki hayatında (öteden beri şahıs tahıllı gıdalar tüketiyor olsa da). Hastalığın başlaması için 2 elemana gereksinim var gibi gözükmektedir. Birincisi genetik dispisisyum, ikincisi ise diğer birtakım tetikleyici faktörler. Bu faktörler çevre (buğday ile çok karşılaşma), durumsal (emoyanel stres durumu) fiziki (gebelik yada operasyon) ya da patolojik (vinol enfeksiyon) olabilir.
Bir zamanlar bu hastalık çocukluk çağının doğal seyrinde görülen bir durum olarak düşünülüyordu. Yakın zamandaki deliller göstermiyor ki son ya da geç çocukluk zamanı boyunca hastalık semptomlarının kaybolması nadir değil. Ne yazık ki, insan sağlıklı gibi görünse de zarar devam ediyor ve hayatın ileriki dönemlerinde ince bağırsakta önemli defektlere sebep olup önemli besin ihtiyacından kişiyi mahrum ediyor.
Ürünler
Yasak tahıllardan oluşan liste; buğday, çavdar, arpa ve yulaftan oluşuyor. Ancak değişik isimlerle adlandırılan birçok türleri mevcuttur. Durum ve irmik bazı değişik kullanımlar için üretilen buğday türlerinin bazılarıdır. Spelt ve Kamut da buğday türlerindendir. (Bunlar için diğer isimler: spelta, polish wheat, einkorn ve small spelt'tir). Bulgur ise buğdayın özel işlemlerle üretilmiş halidir. Tretacle, buğday ve çavdardan melezlenerek üretilen bir tahıldır ve yine çölyak hastaları için yasak listesindedir. Mısır da bir çeşit tahıldır ve çölyak hastalığı açısından ciddi bir risk değildir. Çölyak hastaları tarafından tölere edilebiliyor.
Tahıllar içinde pirinç ise diğerleri gibi sorun yaratmadığı için tercih edilen bir tahıldır. Mısır ve pirinç bir yana, glutensiz diyette kullanılan daha başka bir çok tahıl mevcuttur. Amarant kara buğday (kasha), nohut (garbanzos), job stears (hatomugi, junas tears, riper goin) mercimek, millet, bezelye, quinoa, ragi, sorghum, soya, topioca, teff ve yabani pirinç gibi tahıllar değirmende öğütülerek un haline getirilip kullanılabilir. Bunların birçoğu şifalı bitki satan dükkanlarda bulunabilir. Pirinç unu da yine bakkallarda bulunabilir. Çoğu aşçı glutensiz pişmiş yemeklerin içeriğini zenginleştirmek için xanthan zamkı, guar zamkı (bazen laksatif etkisi olduğu düşünülüyor) yada metil selülozu kullanırlar. Buna ek olarak, yemeklerde glutensiz yağlar oldukça popülerdir. Bunlar; mısır, yer fıstığı, zeytin, kanola, soya ve ayçiçek yağıdır.
Tedavi
Tam şifa sağlayacak herhangi bir ilaç mevcut değildir. Tam bir tedavi olmamakla birlikte, normal ve sağlıklı bir yaşam sürmek için glutensiz bir diyet yeterlidir. Bunun anlamı buğday, çavdar, arpa, yulaf ve diğer bazı tahıllardan kaçınmaktır. Şayet ihtiyaç hissediliyorsa ekstra vitaminler alınabilir. Çölyak hastalığını engellemenin tek yolu glutensiz bir diyet sağlamak ve bu sayede hastanın bağırsak villüslarını destrakte etmeden ve semptomlarını alevlendirmeyen bir ortam sağlanmalıdır.
Semptomlar
Tüm semptomları ile tipik bir çölyak hastası yoktur. Hastalar asemptomatikten (latent seyreden); şiddetli gaz, şişkinlik, ishal yada malabsorbsiyondan dolayı kilo kaybı ile doktorlarına başvuran şiddetli vakalara kadar sınıflandırılabilir. Bu iki tablo arasındaki hastalık şu semptomları içerebilir.
  • İshal
  • Kabızlık
  • Steatorrhea (yağın dışkıda görülmesi)
  • Karın ağrısı
  • Aşırı gaz
  • Vitaminsizlikten dolayı olabilecek bir komplikasyon
  • Demir eksikliği anemisi
  • Kronik yorgunluk
  • Halsizlik
  • Kilo kaybı
  • Kemik ağrısı
  • Kolay kemik kırıkları
  • Deride karıncalanma ve uyuşma hissi
  • Yanma
  • Kaşınma
  • Deride renk değişikliği
  • Ödem
  • Baş ağrısı
  • periferik nöropatiler
Çocuklarda ayrıca şu semptomlar da olabilir;
  • Solgunluk
  • Anksiyete ve duyarlılık
  • Konsantrasyon güçlüğü
  • Kaslarda atrofi
  • Ağrının ve şişkinliğin eşlik ettiği yada etmediği Pot belly
  • Renksiz kötü kokulu hacimli dışkılama
  • Sık ve köpüklü ishal
Bunlara ek olarak dermatitis herpetiformis (sıklıkla dirsek boyun ve kalçalarda şiddetli kızarıklıklarla seyreden bir hastalık) de çölyak hastalığına eşlik edebilir. Reaksiyon gluten sindiriminden hemen sonra yada haftalar aylar sonra ortaya çıkabilir. Çölyak hastalığının şaşırtıcı tarafı ise; hiçbir hasta yoktur ki semptomları ve bu semptomların çıkış sırası bir diğerine benzesin. Bir şahıs yukarıdaki semptomların birine yada birkaçına sahip olabilir yada hiçbirine sahip olmayabilir. Obez olan hastalar bile olabilir.
Buğday alerjisi
Buğday çok farklı proteinler içerir. Bu proteinlere bazı insanlar alerjik reaksiyon gösterirler. Buğday alerjisi çok nadir görülen bir olgudur.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Yüzdeki tüyler için maske


Bayanların yüz bölgesindeki istenmeyen tüylerine de çare bulmak istedim ve yüzdeki tüyler için maske tarifini sizlere yazmaya karar verdim..Yüzdeki tüyler kadınları büyük ölçüde rahatsız etmenin yanısıra psikolojik tahatsızlıklara yol açar ve kuaförlerde zaman ve para harcamanıza neden olur. Ama evde hazırlayacağınız yüzdeki tüyleri dökme formülü ile rahatlayacaksınız

Yüzdeki tüyleri dökmek için maske tarifi:
Bir Yumurta akı
Yeteri kadar mısır unu
Yeteri kadar çay şekeri (toz şeker olacak)
Hazırlanışı:Bir kaba yumurta akını koyun, üstüne yeteri kadar mısır ununu ekleyin ve yine yeteri kadar şeker ilave edin, iyice karıştırın. Tam anlamıyla karıştıktan sonra temiz cildinize sürün. Kuruyana kadar bekleyin. Kuruyunca cildinizi tahriş etmiyecek biçimde masaj yaparak soyun.

Rahim duvarı kalınlaşması bitkisel tedavi

 

Rahim duvarı salgı yapan bezler ve duvar bütünlüğünü oluşturan bağ dokudan oluşmaktadır. Bu iki yapının birden miktar olarak artması sonucunda rahim duvar kalınlaşması meydana gelir. Çok büyük kısmı progesteron tarafından karşılanmamış aşırı östrojen maruziyeti nedeniyle olur. Bu durumun da en sık sebebi yumurta atılımının olmadığı adet dönemleridir. Bundan dolayı ergenlik döneminin başlangıcında henüz yeni adet görmeye başlayanlarda ve menopoza yakın dönemde adet dönemleri düzensizleşmeye başlayanlarda sık görülür. Ayrıca aşırı kilo, obezite, sadece östrojen içeren doğum kontrol hapları, östrojen salgılayan yumurtalık tümörlerinde de görülür. Kalınlaşma kendi içinde dört türe ayrılmakta ve her türün kendine özgü kanserleşme riski bulunmaktadır. Bu risk %1-30 arası değişmektedir.
Tanı koymak için rahim duvarı örneklemesi yapılır.
Tedavi ise kişinin bulunmuş olduğu yaşa göre belirlenir. Ergenlik döneminde olanlarda 6 ay boyunca kombine östrojen ve progesteron içeren haplar kullanılır, haplar bittikten 3 ay sonra rahim duvarı örneklemesi tekrarlanır. Eğer rahim duvarı normale dönmüş ise sadece takip edilirken problem devam ediyor ise hasta yumurta salınımının olduğu bir adet görene kadar hormon tedavisi uygulanır. Eğer hasta doğurganlık çağında ise 3 ay süre ile kombine östrojen ve progesteron içeren haplar kullanılır, sorun devam ediyor ve hasta çocuk istiyor ise ovulasyon indüksiyonu denilen yumurtlamanın uyarılması yöntemi uygulanırken hasta çocuk istemiyorsa doğum kontrol hapı kullanılır. Menopoza girmek üzere olan kadınlarda ise eğer ilk yapılan örnekleme riski yüksek grupta ise rahim cerrahi olarak alınır. Eğer riski daha düşük grup ise hormonal tedavi yanında 3 ayda bir rahim duvarı örneklemesi yapılır. Menopozda ki kadınlarda ise cerrahi operasyon için bir engel yok ise rahim ve iki taraftaki yumurtalıklar alınmalıdır.