29 Haziran 2013 Cumartesi
TENYA YUMURTASI İLE ZAYIFLAMAK
Bir dönem yediğini
çıkarmak modaydı. Zayıf kalabilmek adına her şeyi yiyip ardından boğaza parmak
sokma metoduyla yediklerini kusmanın ötesinde artık yepyeni bir yol var.
Divanın mide bırakmayan
formülü
Hollwood kadınları, eski
metotlara dönüş yapıyor şimdi yeniden. İtalyan gazeteci Alfonso Signorini’nin
ülkemizde Çok gururlu çok kırılgan ismiyle yayınlanan ve efsane diva Maria
Callas’ın hayatını anlatan romanında küçüklüğünden beri fazla kilolarıyla başı
dertte ola operacının yaptığı diyet tekrar gündemde.
Callas’ın doktoru ona iki
teknik öneriyor:Yemek sırasında iştahının kesilmesi için kokain
Kullanmak
yada tenya yumurtası yutmak. Callas her ne kadar zor olsa da ikinci yolu
seçiyor. Ve 3 ay boyunca bedeninde yaşayacak olan tenya yumurtalarını
şampanyayla
beraber
yutuyor. Neticede Callas, 1 ayda 16 kilo kaybedip yepyeni bir forma kavuşuyor.
Tekrar
trend mi oldu ?
Tenya
yumurtası yutarak zayıf kalmayı başaran ünlüler, bu sayede her şeyi istedikleri
gibi yiyebiliyor. Sırları ürkütücü, hem de dehşete düşürücü. Fakat güzel olmak
uğruna yapılmayacak şey yok şu dünyada belli ki ! Ve bu usul daha böyle gidecek
gibi görünüyor.
26 Haziran 2013 Çarşamba
Nestlé NESFIT "Yeni Bir Sen" ile yaza hazırlanın Koton'dan yeni bir gardırop kazanma şansı yakalayın
Nestlé® NESFIT® yaza girerken kadınlar için mükemmel bir program başlattı. Nesfit®, “Yeni Bir Sen” programıyla yaza sağlıklı ve bakımlı girmek isteyenleri hem yaza hazırlıyor hem de Koton’dan gardıroplarını yenileme fırsatı sunuyor. 1 Mayıs - 19 Temmuz tarihleri arasında www.facebook.com/nestlenesfit.tr adresine girenler, “Yeni Bir Sen” programı kapsamında dengeli beslenme, saç ve cilt bakımı, moda ve stil gibi konularda pek çok ipucunu bir arada buluyorlar.
İlk şanslı Nesfit tüketicimiz, Nestle Nesfit Yeni Bir Sen Programı kapsamında yepyeni bir güne uyandı ve kendisine özel sağlıklı beslenme, spor ve güzellikle ilgili tüyolarını konunun uzmanlarından dinledi.
Türkiye’nin en çok tercih edilen kahvaltılık gevrekleri Nestlé® NESFIT® Tam Tahıllı Kahvaltılık Gevrekler, 1 Mayıs’ta başlayan “Yeni Bir Sen” programında bir dizi etkinlik başlattı. Kampanya sağlıklı beslenme için ipuçları sunmanın yanısıra her zaman her yerde kolaylıkla yapılabilecek egzersizleri de içeriyor. Bütün bu çabanın ödülü ise; Koton’dan yepyeni bir gardırop!
Kampanyaya katılan 10 kişi Koton’dan 1500 TL’lik hediye çeki ve Koton’un stil ve trend danışmanları ile beraber stilini belirleme fırsatı yakalıyor. 19 Temmuz 2013 tarihinde gerçekleştirilecek çekilişe başvurmak için NESFIT® Tam Tahıllı Kahvaltılık Gevrek paketlerinden çıkacak numaraları 5818’e SMS atmak veya www.facebook.com/nestlenesfit.tr adresine girmek yeterli. Ayrıca, Haziran ayı boyunca her hafta Facebook üzerinden gerçekleştirilecek çekilişlerde katılımcılar, NESFIT® ürünleri ve Koton’dan hediye kazanma şansı da yakalayabilecekler.
www.nesfit.com.tr www.facebook.com/nestlenesfit.tr
Bir bumads advertorial içeriğidir.
22 Haziran 2013 Cumartesi
Prof. Dr. Canan Karatay / Karatay Mutfağı
“Mutfağını, Karatay Mutfağı’na çevirenler sağlık bulacak, zayıflayacak ve kilosunu koruyacak! Bunu yaparken de hiç huzursuzluğa girmeyecekler” diyen Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, son kitabı 'Karatay Mutfağı"nda yemek seçimi, hazırlama ve pişirmede dikkat edilmesi gerekenleri şu biçimde sıralıyor……….. - Yemekler çok yüksek sıcaklıkta pişirilmemeli, buna ek olarak unlu terbiye yapılarak hazırlanmamalı! - Yemekler düşük ısıda, uzun sürede pişirilmelidir. Fakat malzemeler çiğden hep birlikte tencere veya tepsiye konup, ocakta ya da fırında pişirilmeli, yağda soğan veya biber öldürme gibi metotlar uygulanmamalıdır. Özellikle güveç yaparken ilk önce tencerede kavurma, sonra fırında pişirme gibi iki farklı pişirme şeklinin bir arada olmaması gerekiyor! Ya tencere (mümkünse basınçlı tencere) ya da fırın tercih edilmelidir! Pişirme süresi çok fazla uzayıp, ısıya maruz kalma şekli değişip, ısı derecesi arttıkça, tat katayım derken yemekteki yararlı vitamin ve mineraller ölüyor, yemeğin glisemik indeksi yükselebiliyor. - Yemekler cam, çelik veya emaye kaplı dökme demir tencerede, tepside pişirilmelidir. Alüminyum ve teflonlardan, mikro dalga fırınlardan uzak durulmalıdır. Pişirme esnasında alüminyum folyo, yanmaz pişirme poşeti ya da yağlı kağıt gibi ürünler katiyen kullanılmamalıdır! Yağlı kağıtlar genellikle doğal gibi görünse de kağıtta ne yağı olduğunu bilmiyoruz, trans yağ da olabilir ucuz olduğu için domuz yağı da... - Yemeklerde blender (karıştırıcı) veya mikser (çırpıcı) gibi elektrikli aletler kullanılmamalıdır. Dolayısıyla yemeği işlenmiş hale getiriyor ve lifleri yok edip, sağlıksız hale dönüştürüyor. Hazım sisteminin bozulmasına neden oluyor. - Yemeklerde soğuk sıkım sızma zeytinyağı, saf köy tereyağı (inek, keçi, koyun veya manda sütünden köy tereyağı, Urfa yağı, Malatya veya Trabzon tereyağı) veya kuzu ya da danadan elde edilen kuyrukyağı kullanılmalıdır. - Sıcak yemeklerde ve kızartmalarda mısırözü, ayçiçeği, soya veya kanola yağı mutlaka kullanılmamalıdır! Isınır ısınmaz hemen trans yağlar oluşur. Yüksek ısıda sıvı yağlar doğal özelliklerini kaybederek trans yağlara dönüşürler. Trans yağlar, kan yağlarından trigliseridleri yükselterek karaciğer yağlanmasını başlatır. Bu sebeple kalp, damar hastalıkları, felç ve her türlü kansere neden olan en zararlı yağlardır. Trans yağlar, insülin direncini başlatan en sakıncalı kimyevi maddelerdir. İnsan vücudu doğal olmayan bu yağları tüketmeye programlanmamıştır. - Margarin haline dönüştürülmüş olan sıvı yağlarda da fazla miktarda trans yağ meydana gelmektedir. Bu nedenle margarin de kullanılmamalıdır! - Kızgın yağda kızartma yapılmamalıdır! Balık ya da etler, sos veya una bulandırılarak yağda kızartılmamalıdır. Şayet illa kızartma yapmak isteniyorsa kısık ateşte, az zeytinyağı veya tereyağı ile sade pişirme yapılabilir. - Buğulama da yapılabilir, en sağlıklı pişirme yöntemlerinden biridir. - Yemekleri pişirirken çok az su konacak. Böylece hem besin değerleri korunuyor hem de daha lezzetli oluyor. - Hem tazeliği hem de besin değerleri açısından yemekler günlük olarak pişirilmelidir. Birkaç günlük yemek yapıp aynı yemeği defalarca dolaba koyup çıkartmak, her seferinde ısıtmak tehlikelidir, kesinlikle yapılmamalıdır. - Tuz alırken, doğal kristal kayatuzu ya da deniz tuzu olmasına dikkat edin. Ancak denizlerde kirlilik arttığı için binlerce senelik tuz mağaralarından çıkartılan iri taneli doğal kristal kayatuzunu tercih ediyoruz. - Yemeklerimizde tuz miktarı azaltılmalıdır. Rafine tuz yerine kristal kayatuzu (porselen başlıklı cam veya ahşap değirmende öğütülerek) kullanılmadır. - Izgara yapılabilir. Fakat yiyecekler yakılmadan ve yüksek ateşe, kömür ve odun alevine, dumanına maruz kalmadan pişirilmelidir. - Yemeklerde salça kullanılacaksa, güneşte bekletilmiş ev yapımı domates veya biber salçası kullanılabilir. Fabrikasyon üretilmiş, koruyucu katkı içeren konserve salçalar kullanılmamalıdır. - Mayonez veya ketçap gibi hazır soslar da yasak! Ev yapımı mayonezi ise 15 dakika içinde tüketmeniz gerekir. Buzdolabında muhafaza etseniz dahi 15 dakikadan sonra trans yağlar oluşur, tehlikeli olmasının nedeni de budur! - Sızma zeytinyağı ile her türlü sebze ve bakliyat yemeği yapılabilir. - Arpa şehriye, tel şehriye vb ürünler işlenmiş gıda oldukları için, yemeklere kıvam versin diye ilave edilmemelidir. - Yemeklere, pişirilip ateşten alındıktan sonra damak tadına göre nane, maydanoz, kekik, reyhan, fesleğen gibi otlar ve kırmızıbiber, karabiber, kimyon, sumak vb baharatlar eklenebilir. - Taze balığın her türlüsü sağlıklıdır. Fakat teneke kutulardaki ve poşetlerdeki konserve balıklar, ambalajlarındaki kanserojen maddelerden dolayı riskli hale dönüşür. Bu yüzden fabrikasyon konserve balıklar da tercih edilmemelidir! Eğer cam kavanozda, zeytinyağı ile az tuzlu yani ev tipi konserve yapılmışsa olabilir. - Salatalarda da soğuk sıkım sızma zeytinyağı, üzüm çekirdeği yağı veya ketentohumu yağı, bol sirke (geleneksel usül doğal fermantasyon) ve limon, dahası arzuya göre sarımsak kullanılabilir. - Limon yararlı ve glisemik indeksi düşük bir meyvedir. Salatada, çorbada, çayda veya suya sıkılarak kullanılabilir. Limon ve sirke gibi asitli yiyecekler, besinlerin hazmedilmesini yavaşlatır. Bu sebeple, yiyeceklerimiz midemizde ve incebağırsağımızda uzun süre kalabiliyor. Fakat kullandığımız limonun da doğal yetişmiş veya organik olmasına dikkat edilmeli, dış kabuğu kimyasallarla mumlanmış veya boyanmış olmamalı. Limon her zaman taze sıkılmış olarak kullanılmalı. Sirke de geleneksel usûlde fermente edilerek üretilmiş olmalı. Çoğu markette limon suyu diye satılan sarı suların limonla yakından uzaktan alakası olmadığı gibi son derece zararlıdır. Endüstriyel sirke de doğal sirkenin verdiği faydayı veremez. Sirkenizi evde yapabilirsiniz. - Salatalara zeytin, peynir, yoğurt, susam veya ketentohumu, her türlü taze maydanoz, taze veya kuru nane, kekik, fesleğen vb. otlar eklenebilir. - Üzüm çekirdeği veya ketentohumu yağları kullanılacaksa bunların hem ısıl işlem görmeden üretilmiş olmasına hem de mutlaka ısıya maruz bırakmamaya yani soğuk olarak tüketmeye özen göstermelisiniz. - Ketentohumu yağı ve balıkyağı (Omega-3), kan yağlarını düzenler, kanı sulandırır, kilo vermeyi kolaylaştırır, kilo almayı önler, hipertansiyon ve depresyon gelişmesini engeller. Kalp ve damar hastalıkları riskini azaltır. - Ketentohumu da azar azar yiyeceklere eklenebilir. Susam da ketentohumu kadar yararlıdır. Arzu edildiğinde onun yerine kullanılabilir. Ketentohumu, doğal olarak kabızlığın giderilmesinde yararlıdır. Fazlası ishal yapabilir. Öğütülmüş olarak alınmamalıdır. Tane olarak alınıp, kullanmadan hemen önce öğütülüp tüketilebilir. Fakat okside olmasını önlemek için öğütüldükten sonra 15 dakika içinde tüketilmelidir. - Sebze, meyve, balık ve etler doğal olarak tüketilmelidir. Tüketilen yiyeceğin doğal ve bütün olmasına dikkat edilmelidir. - Tüm işlenmiş yiyecek ve gıdalardan uzak durulması şarttır. İşlenmiş bütün yiyeceklerde aşırı miktarda trans yağ ve gizli şeker (früktoz) bulunur. - Yemeklerle birlikte ekmek, pirinç pilavı ve makarna yenmemelidir! - Bal, reçel ve pekmez de yenmemelidir! Kan glikozuna hızla dönüşen, boş kalorili tatlı oldukları için... Früktoz içerdikleri için... - Tatlılara, çaylara ve kahveye hiçbir şekilde tatlandırıcı eklenmemelidir. Suni (yapay) tatlandırıcılar karaciğer ve iç yağlanmasına neden oluyor ve şeker hastalığını başlatıyor. - Bol sirkeli (geleneksel usül doğal fermantasyon), az tuzlu (kristal kayatuzu) ev turşusu yapılarak tüketilebilir. Turşunuzu evde yapabilirsiniz. - Unlu ve nişastalı bütün gıdalar tüketildikten hemen sonra kan şekerine dönüşürler. Şeker (diyabet) hastalarının kan şekerlerini yükseltir ve kontrolünü zorlaştırırlar! Bu sebeple insülin ihtiyacını artırırlar! İnsülin kullanan şeker (diyabet) hastalarının giderek yağlanmaları ve kilo almalarının nedeni, bol bol unlu ve nişastalı yani sağlıksız olan karbonhidratlı yiyecekleri tüketmeleridir! Bu tür gıdalar, daha sonra karaciğer yağı ve iç organ yağı olarak depo edilirler. İnsülin ve leptin direncini başlatır ve giderek artırırlar. Bu nedenle tüketilmemelidirler. - Fakat kitapta yer verdiğimiz bazı tariflerde ve tarhananın içinde olduğu gibi, az miktarda un kullanılabilir. Hem organik ve katkısız, hem mayasız hem de çok az miktarda bilinçli ve ölçülü kullanıldığı zaman tehlikeli değildir. - Pek çok yemeğin tarifinde yoğurt kullanıldığını göreceksiniz. Çeşitli katkı maddeleriyle üretilen, bir ay beklese bile ekşimeyen ve bozulmayan fabrikasyon yoğurtlar yerine, geleneksel yöntemlerle küçük işletmelerde üretilen, ekşime özelliğini kaybetmemiş köy yoğurdunu ya da evde doğal sütten mayaladığımız yoğurdu kullanıyoruz. - Ceviz, fındık, fıstık, badem, ay çekirdeği, kabak çekirdeği gibi kabuklu kuruyemişler mutfağın başköşesinde yer almalı, çantadan da eksik olmamalıdır. Fakat kuruyemişlerin kavrulmamış (çiğ) ve tuzsuz olmasına dikkat edilmelidir. Mümkünse kabuklu olarak alınıp, evde taze taze kırılmalıdır. - Kilo vermek istiyorsak, insülin direnci kırılana dek günde bir adet meyve (düşük glisemik indeksli) bütün olarak yenilebilir. Örneğin, kış aylarında portakal, mandalina, nar veya elma olabilir. Yaz aylarında, çilek (şeker ekilmeden), kiraz, böğürtlen veya ahududu günde 100-200 gr kadar yenebilir. Ayrıca zeytin, yeryüzünde bulunan en sağlıklı meyvelerden biridir. Glisemik indeksi sıfırdır. Her sabah kahvaltıda 10-15 adet zeytin rahat rahat yenebilir. Domates, salatalık ve biberler de (sebze grubunda olmalarına rağmen) o bitkilerin meyveleridir. Ceviz, fındık, fıstık, badem de kendi ağaçlarının meyveleridir ve bunların da glisemik indeksleri sıfırdır. Bu saydıklarımızı meyve olarak bilip tüketirsek, 24 saat içinde ne kadar çok ve sağlıklı meyve yediğimiz ortaya çıkacaktır. Fakat, glisemik indeksi çok yüksek olduğu için kavun, karpuz, dut, üzüm ve taze incir (Gİ = 80-100) maalesef yenmemelidir. Haziran ve temmuz aylarında, hastalarımızın kan yağlarındaki ‘trigliserid’ oranı bu nedenle yükselmektedir (her türlü şekerli meyve yani früktoz, meyve suyu ve tüm şekerli içecekler kan yağlarımızı aşırı olarak yükseltir, unutmayalım!) - Meyve sularında, karpuz ve kavunda bulunan meyve şekeri ‘früktoz’ hemen kan ve depo yağı olan trigliseride dönüşür ve yağ olarak karaciğere ve depolara gönderilir. Karaciğer ve göbek yağlanmaya başlar, bacak kaslarında ve karaciğerde trigliseridler yağ olarak depo edilir. Kanda trigliseridlerin aşırı yüksek olmasının nedeni, meyveler, meyve suları, şekerli içecekler, tatlılar, pirinç pilavı, baklava börek ve fazla tüketilen çay şekerleridir. Meyve şekeri olan früktoz, daha önce de belirttiğim gibi karaciğer için glikozdan yedi kere daha fazla toksiktir. Tatlılarda ve çayda kullandığımız toz şeker ise, 1 molekül früktoz+1 molekül glikozdan meydana gelir.
19 Haziran 2013 Çarşamba
Afyon kaplıcaları, termal oteller, adres ve telefonları
Ara tatil yaklaşıyor. Güneş yok, deniz yok. Bu kış gününde
en güzel tatil, termal otellerde olur. Şöyle ailecek, bir kaplıcaya konuşlanıp
dinlenebilirsiniz. Ülkemiz ılıcalar bakımından oldukça zengin. Gönen, Denizli
kaplıcaları çok meşhur mesela. Neredeyse hemen her bölgemizde kaplıcalar ve
içmeler bulunmakta. Sağlık Bakanlığı’ndan işletme ruhsatı almış Afyon ve
civarındaki kaplıcaların bir listesini hazırladık.
İkbal Termal
Otel/Kaplıca Kür Oteli
Afyon-İzmir Karayolu AFYON
Tel: 0 272 252 56 00 İnternet
sitesi
Oruçoğlu Termal
Oteli/Kaplıca Kür Oteli
Afyon- Kütahya Karayolu Üzeri AFYON İnternet sitesi
Tel: 0 272 251 50 50
Hüdai Kaplıcası/Kaplıca Kür Oteli
Sandıklı İlçesi Sandıklı AFYON
Tel: 0 272 535 73 00 Hakkında daha fazka bilgi almak için tıklayın.
Korel Thermal Resort
Clinic&SPA
Afyonkarahisar- Kütahya Karayolu 13.km Afyonkarahisar İnternet sitesi
Heybeli Termal
Tesisleri
Bolvadin İlçesi AFYONKARAHİSAR İnternet sitesi
Yaylabağı Başaran
Termal Tesisi
İhsaniye İlçesi Yaylabağı Kasabası AFYONKARAHİSAR
Başak Termal
İhsaniye İlçesi, Gazlıgöl Kasabası AFYONKARAHİSAR
Ömer Termal Tesisi
Afyon- Kütahya Karayolu 14.km AFYONKARAHİSAR Tel:0272
-2515010 WEB
Gazlıgöl Yüntaş
Termal Tesisleri
İhsaniye İlçesi, Gazlıgöl Kasabası AFYONKARAHİSAR WEB
Gazlıgöl Ablak
Termal Tesisi
İhsaniye İlçesi, Gazlıgöl Kasabası AFYONKARAHİSAR WEB
Bu oteller Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlana listeden
seçilmiştir. Listeye zaman için eklemeler ve çıkarılmalar yapılmaktadır.
Zamanla bu liste güncelliğini yitirebilir.
Bu otellerde konaklayan ziyaretçilerimiz yorumlarını
paylaşabilirler.
12 Haziran 2013 Çarşamba
ARGAN YAĞI’NIN FAYDALARI
Argan Yağının Cilt İçin Faydaları :
•
Kırışıklıkları azaltarak cildinizin sıklaşmasını sağlar.
• Sivilce tedavisinde oldukça etkilidir.
• Cildinizin yumuşamasına yardımcı olur.
• Güneş(UHV zararlı ışınları), sigara, stres, çevre kirliliğinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırarak hücrelerin yenilenmesini sağlayarak cildinizi canlandırır.
• Ciltteki tahriş ve iltihaplanmayı azaltabilir.
• Göz altı kırışıklıklarında etkilidir.
• Hamilelik çatlaklarının önlenmesinde faydalıdır.
• Hem kuru hem de yağlı ciltler için kullanıma uygundur.
• Sivilce tedavisinde oldukça etkilidir.
• Cildinizin yumuşamasına yardımcı olur.
• Güneş(UHV zararlı ışınları), sigara, stres, çevre kirliliğinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırarak hücrelerin yenilenmesini sağlayarak cildinizi canlandırır.
• Ciltteki tahriş ve iltihaplanmayı azaltabilir.
• Göz altı kırışıklıklarında etkilidir.
• Hamilelik çatlaklarının önlenmesinde faydalıdır.
• Hem kuru hem de yağlı ciltler için kullanıma uygundur.
Saç Bakımında Argan Yağı :
Yaşlanmayla
birlikte saçlarımız da kurur ve elastikiyetini kaybeder. Saçlı derimiz zaman
içerisinde giderek daha az sebum yağı üretir. Sebum yağı
saçımızın doğal parlaklığını ve dokusunu kazanmasına yardımcı
olur.Sebum yağının giderek azalması saçın incelmesine ve kalitesini
yitirmesine yol açar. Saçınız her ne biçimde yaşlanırsa yaşlansın değişmeyen
tek gerçek vardır. O da yaşlanan saçın daha fazla neme ihtiyacı
olduğudur. Argan Yağı’nın içinde bulunan E vitamini güçlü bir
antioksidandır. Ve saça zaman içinde zarar veren serbest radikallerle savaşarak
saçın zarar görmesini engeller. Aynı zamanda saçlı derideki kan dolaşımına da
yardımcı olarak sağlıklı bir saç için gerekli bir koşulu daha yerine getirmiş
olur. E vitamini epidermiste 6 ay boyunca depolanabilmektedir. Bu sebeple bir
uygulamayla bile uzun süren bir etki elde edilmektedir.
Fas’taki
Berber kabileleri Argan Yağı’nı saçlı deriye masaj yaparak uygulamışlardır.
Argan Yağı’nın diğer bütün faydalarının yanı sıra, saçın devamlılığı ve
güzelliğinin korunmasına sağladığı yarar bile başlı başına çok önemli bir
etkidir. Argan Yağı ile saçlı deriye günlük olarak masaj
yapmanın saç dökülmesini engellediği bilinmektedir. Yaşadığımız
iklim içerisinde saçlarımız kirliliğe ve kimyasal şampuanlara maruz
kalmaktadır. Sonuç olarak saçlarımız parlaklığını yitirir, donuklaşır, kırılgan
ve kuru bir hale gelir.
Argan
Yağı E vitamini içerir ve E vitamini de saçlı derinin ve saç kökünün
beslenmesine yardımcı olur.
Argan Yağıyla kuru kırılgan ve solgun
saçlarınıza Parlaklık ve Canlılık Kazandırın.
Tırnak Bakımı :
Argan
Yağı limon suyu ile eşit miktarda karıştırılarak yatmadan önce tırnaklara
uygulanabilir. Bu karışımın düzenli olarak kullanılması kırılgan tırnakları
güçlendirir. Argan Yağı Berber kavminin sıvı altını olarak adlandırılır ve pek
çok kozmetik amaç için kullanılabilen değerli bir yağdır.
Argan
Yağı ve limon suyunda eşit miktarda alarak bir karışım oluşturun ve parmak
uçlarınızı bu karışıma batırın. 15 dakika boyunca parmak uçlarınızı bu
karışımın içinde bekletin.
Tırnakların
sağlıklı bir biçimde kalması için haftada 1 kere bu karışımı 15 dakika boyunca
uygulamak yeterli olacaktır
Masaj Uygulaması :
Bir
vücut bakım ürünü olan Argan Yağı masaj içinde son derece uygun bir
üründür.
Tercihen
Duştan sonra temiz vücuda avuç içinde ısıtılarak uygulanması en etkili sonuçları
verir. Vücut tarafından kolayca emilmektedir ve başka yağlarda olduğu gibi
yapışkan bir formda değildir, bu sebeple masaj sonrası tekrar duş alınması
gerekmemektedir.
11 Haziran 2013 Salı
Bitkisel Grip Tedavisi
Hastalıklar ve rahatsızlıklar için doğal tedavi metotları ve
bitkisel çözümler vermeye devam ediyoruz. Sizde grip nasıl geçer yada gribe ne
iyi gelir diye bundan böyle düşünmenize gerek yok. Tamamen şifalı bitkilerle ve
kürlerle bu sorununuzun tedavisine kesin çözüm sağlayabileceksiniz. Dahası
rahatsızlığınıza iyi gelen bitkileri öğrenerek daha sağlıklı bir tedavi metodu
uygulayabilirsiniz.
Bitkisel tedavi uzmanı Ahmet Maranki grip için bitkisel
referanslarını bizlerle paylaştı.
1-Soğanın suyu sıkılarak, 1 çay bardağı su ve bir miktar balla
karıştırılarak her gün 2-3 defa içilir.
2-Bir bardak kaynar sütün içerisine 5 gram ufalanmış adaçayı
ilave edilir 10 dakika demlendirilir ve günde 2-3 bardak içilir.
3-Bir bardak kaynar suya 2 gram ıhlamur konulur. 10 dakika
demlenir her gün 3-5 bardak içilir.
4-Bir bardak kaynar suya
1 çay kaşığı tarçın atılır. 10 dakika bekletilerek her gün 2-3 bardak içilir.
5-Bir bardak kaynar suya 1 çay kaşığı toz zencefil eklenir 10
dakika demlenir her gün 3 bardak içilir.
6-Bir bardak kaynar suya 5 gram biberiye eklenerek 10 dakika
demlenir her gün 2-3 bardak içilir.
7-İki bardak suya 1 adet limon kabuğu ile beraber doğranır. 5
gram ıhlamur eklenerek 10 dakika kaynatılır. Her gün 3-4 bardak içilir.
Bu referanslardan bir veya birkaçına uymanız halinde gripten tam
anlamı ile korunmuş olursunuz.
Bu yazı zayıflama rehberi tarafından grip için şifalı bitkiler,
grip için ne iyi gelir, gribe iyi gelen bitkiler nelerdir, bitkisel grip
tedavisi, grip için doğal bitkisel kür tarifi, bitkisel grip ilacı, grip için
kullanılan şifalı bitkiler, grip için şifalı bikri çayları konusunda bilgi
vermek amacıyla yazılmıştır.
5 Haziran 2013 Çarşamba
Zencefilin Faydaları İbrahim Saraçoğlu
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu zencefilin faydalarını açıklıyor.
İbrahim saraçoğlu'nun zencefil ile alakalı açıklamalarını ve zencefilin
faydalarını bu makalede inceleyebilirsiniz...
Zencefil Çayı Faydaları ve Zayıflama Gerek çay gerekse baharat olarak kullanılabilen zencefil, mide bulantısı, şişkinlik, sindirim problemleri, mide, bağırsak enfeksiyonlarında etkilidir. Buna ek olarak, akciğeri temizler, terlemeyi arttırarak cildi güzelleştirir. Kan dolaşımını arttırır. Kolesterolü düşürür. Soğuk algınlığında, öksürükte yatıştırıcı tesiri vardır. Kabızlığa iyi gelir. Doğal aspirin olarak kanı sulandırır, böylece kanın pıhtılaşmasını engeller.
Beyne faydası vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirir, anne sütünü arttırır. Romatizmaya iyi gelir. Vücuttaki iltihabın atılmasında etkilidir. Kanserden korur.
Zencefilin bir ayrı özelliği metabolizmayı hızlandırmasıdır. Bu da özellikle zayıflamak isteyenler için zencefili değerli hale getirmektedir.
Zayıflama tedavisinde kan şekerini dengede tutmakta olan etkisinden dolayı tok tutucu ve metabolizmanın yavaşlamasını engelleyici tesiri ile rahat kilo verilmesini sağlar. Zencefili yazın soğuk limonatalarınıza ilave edebilir, kışın da taze zencefili demleyip çay olarak içebilirsiniz. Böylece hem bağışıklık sistemi güçlendirilmiş olur hem de diyete yardımcı olur. Hazırlanan zencefil çayı ile zayıflamak ve diğer bazı hastalıklara da çare bulmak olanaklıdır.
İşte size zayıflamada etkili zencefil çayı tarifi:1 litre kadar su içerisine 2-3 tane iri zencefil rendeleyin ve hafifçe kaynatın. Su iyice kaynarken içerisine 3-4 diş taze sarımsak ekleyin ve 5 dakika kadar demlendirin. Çayınız demlendikten sonra içerisine az miktarda bal ve limon ekleyin. Burada dikkat edilmesi gereken bir yer var ki bu karışıma kesinlikle tatlandırıcı herhangi bir madde katmamalısınız. Hazırladığınız çayı her sabah ve öğlen içebilirsiniz. İsteğe göre akşamları da içebilirsiniz.
Üç tutam zencefil, bir tutam gelincik ve bir tutam ıhlamur, yarım tutam maydanoz, bir fincan nar suyu arıtılmış suda on dakika kaynatılır. Bu karışım yemeklerden önce bir bardak içilir. Hem soğuk algınlığı geçirenler hem de diyet yapanlar şu tarifi de yapabilirler: 1-2 litre su kaynatıp ocağı kapatın. Suya iki yemek kaşığı rendelenmiş zencefil ve 1 tatlı kaşığı kuru yaprak kekiği ilave edin ve demlenmeye bırakın. Sonra sıcak olarak için. İsterseniz bir miktar bal da ekleyebilirsiniz.
Buna ek olarak, Zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Görüldüğü gibi zencefil tıbbi bir yardımcı gibi vücudumuza etki eder.
Görüldüğü gibi zencefil çayı vücudumuzdaki dengenin oluşumunda yardım eder, bağışıklığımızı sağlamada yardımcı olur. Metabolizmayı hızlandırması ve kan şekerini düzenlemesi sebebiyle de zayıflamada yardımcı olur. Dahası yukarıda saydığımız pek çok alanda bize faydalı bir rehber olarak eşlik eder. Tek yapmamız gereken zencefili yaşamamızın programına dahil etmek.
Zencefil Çayı Faydaları ve Zayıflama Gerek çay gerekse baharat olarak kullanılabilen zencefil, mide bulantısı, şişkinlik, sindirim problemleri, mide, bağırsak enfeksiyonlarında etkilidir. Buna ek olarak, akciğeri temizler, terlemeyi arttırarak cildi güzelleştirir. Kan dolaşımını arttırır. Kolesterolü düşürür. Soğuk algınlığında, öksürükte yatıştırıcı tesiri vardır. Kabızlığa iyi gelir. Doğal aspirin olarak kanı sulandırır, böylece kanın pıhtılaşmasını engeller.
Beyne faydası vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirir, anne sütünü arttırır. Romatizmaya iyi gelir. Vücuttaki iltihabın atılmasında etkilidir. Kanserden korur.
Zencefilin bir ayrı özelliği metabolizmayı hızlandırmasıdır. Bu da özellikle zayıflamak isteyenler için zencefili değerli hale getirmektedir.
Zayıflama tedavisinde kan şekerini dengede tutmakta olan etkisinden dolayı tok tutucu ve metabolizmanın yavaşlamasını engelleyici tesiri ile rahat kilo verilmesini sağlar. Zencefili yazın soğuk limonatalarınıza ilave edebilir, kışın da taze zencefili demleyip çay olarak içebilirsiniz. Böylece hem bağışıklık sistemi güçlendirilmiş olur hem de diyete yardımcı olur. Hazırlanan zencefil çayı ile zayıflamak ve diğer bazı hastalıklara da çare bulmak olanaklıdır.
İşte size zayıflamada etkili zencefil çayı tarifi:1 litre kadar su içerisine 2-3 tane iri zencefil rendeleyin ve hafifçe kaynatın. Su iyice kaynarken içerisine 3-4 diş taze sarımsak ekleyin ve 5 dakika kadar demlendirin. Çayınız demlendikten sonra içerisine az miktarda bal ve limon ekleyin. Burada dikkat edilmesi gereken bir yer var ki bu karışıma kesinlikle tatlandırıcı herhangi bir madde katmamalısınız. Hazırladığınız çayı her sabah ve öğlen içebilirsiniz. İsteğe göre akşamları da içebilirsiniz.
Üç tutam zencefil, bir tutam gelincik ve bir tutam ıhlamur, yarım tutam maydanoz, bir fincan nar suyu arıtılmış suda on dakika kaynatılır. Bu karışım yemeklerden önce bir bardak içilir. Hem soğuk algınlığı geçirenler hem de diyet yapanlar şu tarifi de yapabilirler: 1-2 litre su kaynatıp ocağı kapatın. Suya iki yemek kaşığı rendelenmiş zencefil ve 1 tatlı kaşığı kuru yaprak kekiği ilave edin ve demlenmeye bırakın. Sonra sıcak olarak için. İsterseniz bir miktar bal da ekleyebilirsiniz.
Buna ek olarak, Zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Görüldüğü gibi zencefil tıbbi bir yardımcı gibi vücudumuza etki eder.
Görüldüğü gibi zencefil çayı vücudumuzdaki dengenin oluşumunda yardım eder, bağışıklığımızı sağlamada yardımcı olur. Metabolizmayı hızlandırması ve kan şekerini düzenlemesi sebebiyle de zayıflamada yardımcı olur. Dahası yukarıda saydığımız pek çok alanda bize faydalı bir rehber olarak eşlik eder. Tek yapmamız gereken zencefili yaşamamızın programına dahil etmek.
4 Haziran 2013 Salı
OMEGA-3 NEDİR?
Omega-3, vücut tarafından yapılamayan
ve dışarıdan yiyeceklerle alınması gereken doymamış yağ asitlerinden biridir ve
kendi içinde de EPA ve DHA olarak ikiye ayrılmaktadır".
Hangi besinlerde bulunur?
1)
Ceviz, badem, fındık.
2)
Balık: En iyi kaynak.
3)
Kuru fasulye, nohut.
4)
Kanola ve soya yağı.
5)
Ispanak, marul, lahana, semizotu ve diğer yeşil yapraklı sebzeler
6)
Deniz (su) yosunu salatası.
7)
Keten tohumu
8)
Omega-3 hapları: Doktor önerisi ile!
9)
Yumurta.
10)
Süt (Omega-3 katılmış).
11)
Ada çayı yağı.
12)
Mısır ve mısır unu.
13)
Brokoli.
14)
Çörekotu yağı.
15)
Soya yağı.
OMEGANIN YARARLARI
Omega yağlarının dengeli alımı vücudu pek çok hastalıklardan koruyor.
Kalp hastalıklarına karşı koruyor
Kötü kolesterolü düşürüp, iyi kolesterolü artırıyor. Düşük kolesterol seviyesini normal değere çıkartıyor. Kalp krizinde etken bir rol oynayan trigliserid seviyesini azaltıyor. Kanın akışkanlığını sağlayarak, kalp tarafından kolayca pompalanmasına yardımcı oluyor. Böylelikle damar tıkanıklığı (tromboz) ya da damarlara yağ birikimini (arterioskelerosis) önlüyor. Kalp krizi riskini en aza indirgiyor. Kalp hastalıklarının bir nedeni de ırsidir. Bu nedenle ailesinde kalp hastalığı olanların küçük yaşlardan itibaren dengeli omega yağı almaları ilerki yaşlarda kalp riskini azaltabiliyor.
Kansere karşı etkili
Vücudumuzda bulunan kötü huylu hücreleri baskı altında tutabilmek ve yok edebilmek için bağışıklık sistemi omega yağlarından güç alıyor. Yapılan araştırmalarda göğüs, prostat ve kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünde omega yağ asitlerinin yararlı olduğu gözlendi.
Kangreni önlüyor
Kanı inceltip damarları koruyor ve pıhtılaşmayı önlüyor. Kanın tüm vücutta dolaşmasını sağlayarak parmak ucu hissizleşmesini, el ve ayak parmaklarının dolaşıma bağlı üşümesini önlüyor veya azaltıyor.
Diyabeti geciktiriyor
Yapılan son araştırmalar balıkta bulunan Omega-3 yağ asitlerinin insülinin işlevini artırarak ve diyabette özellikle de tip II diyabetlilerde hastalığı geciktirdiği ortaya çıktı.
Yaşlanmayı durduruyor
Omega yağ asitleri serbest radikallere karşı savaşarak cilt hücrelerinin yaşlanmasını engelliyor. Hücreleri yenileyip cildi güzelleştiriyor.
Migrene iyi geliyor
Kanın beyin damarlarında rahatça dolaşmasını sağlayarak migren tipi ağrıları önlüyor.
İltihabi hastalıkları önlüyor
Güçlü bir bağışıklık sistemi için omega yağları çok önemli. Başta gribal enfeksiyonlar olmak üzere, sedef, romatoit artartrit, astım ve alerji gibi hastalıkların tedavisinde önemli rol oynuyor.
Depresyonu tetikliyor
Yeni Zelanda, Kanada ve Almanya gibi Omega-3 yağının Omega-6 yağına oranla daha az tüketildiği toplumlarda depresyon vakaları, dengeli Omega-3 yağı tüketen Japonyadan 5 kat daha fazla.
OMEGA YAĞLARI EN ÇOK KİMLERE GEREKLİ?
Hamile kadınlar ve bebekler
Omega, anne karnındaki bebeğin sağlıklı gelişimi için elzem bir yağ asidi. Beyin, kalp, damarlar ve gözlerin sağlıklı gelişmesinde önemli rol oynuyor. İnsan beyni doğumdan önceki son üç ayda hızla büyür, doğumdan sonraki ilk 12 haftada bu büyüme hızı 3 kat artıyor. Bu sebeple hamile ve emzikli annelerin Omega-3 ve Omega 6 içeren gıdaları yeterince ve dengeli şekilde almaları çok önemli. Omega-3 ve 6 dengesiyle beslenen annelerin bebeklerinde beyin, sinir sistemi ve görme yetenekleri sağlıklı gelişiyor. Omega yağları buna ek olarak, çocuğun matematik zekasını geliştirip, okuma, telaffuz ve yazma beceresini arttırıyor. Eksikliği halinde çocuklarda davranış bozukluklarına (hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi) yol açıyor.
Yetişkinler
Zamanla bu yağ asidinin azalması bellek kaybı, bunama ve depresyon gibi sorunlara yol açıyor. Bunama hastalığı olarak bilinen Alzheimer üzerinde yapılan araştırmalarda hastalığın balık yemeyen toplumlarda daha sık rastlandığı ortaya çıktı. Omega yağları bundan başka bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok ölümcül hastalığın tedavisinde de önemli rol oynuyor.
Omega yağlarının dengeli alımı vücudu pek çok hastalıklardan koruyor.
Kalp hastalıklarına karşı koruyor
Kötü kolesterolü düşürüp, iyi kolesterolü artırıyor. Düşük kolesterol seviyesini normal değere çıkartıyor. Kalp krizinde etken bir rol oynayan trigliserid seviyesini azaltıyor. Kanın akışkanlığını sağlayarak, kalp tarafından kolayca pompalanmasına yardımcı oluyor. Böylelikle damar tıkanıklığı (tromboz) ya da damarlara yağ birikimini (arterioskelerosis) önlüyor. Kalp krizi riskini en aza indirgiyor. Kalp hastalıklarının bir nedeni de ırsidir. Bu nedenle ailesinde kalp hastalığı olanların küçük yaşlardan itibaren dengeli omega yağı almaları ilerki yaşlarda kalp riskini azaltabiliyor.
Kansere karşı etkili
Vücudumuzda bulunan kötü huylu hücreleri baskı altında tutabilmek ve yok edebilmek için bağışıklık sistemi omega yağlarından güç alıyor. Yapılan araştırmalarda göğüs, prostat ve kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünde omega yağ asitlerinin yararlı olduğu gözlendi.
Kangreni önlüyor
Kanı inceltip damarları koruyor ve pıhtılaşmayı önlüyor. Kanın tüm vücutta dolaşmasını sağlayarak parmak ucu hissizleşmesini, el ve ayak parmaklarının dolaşıma bağlı üşümesini önlüyor veya azaltıyor.
Diyabeti geciktiriyor
Yapılan son araştırmalar balıkta bulunan Omega-3 yağ asitlerinin insülinin işlevini artırarak ve diyabette özellikle de tip II diyabetlilerde hastalığı geciktirdiği ortaya çıktı.
Yaşlanmayı durduruyor
Omega yağ asitleri serbest radikallere karşı savaşarak cilt hücrelerinin yaşlanmasını engelliyor. Hücreleri yenileyip cildi güzelleştiriyor.
Migrene iyi geliyor
Kanın beyin damarlarında rahatça dolaşmasını sağlayarak migren tipi ağrıları önlüyor.
İltihabi hastalıkları önlüyor
Güçlü bir bağışıklık sistemi için omega yağları çok önemli. Başta gribal enfeksiyonlar olmak üzere, sedef, romatoit artartrit, astım ve alerji gibi hastalıkların tedavisinde önemli rol oynuyor.
Depresyonu tetikliyor
Yeni Zelanda, Kanada ve Almanya gibi Omega-3 yağının Omega-6 yağına oranla daha az tüketildiği toplumlarda depresyon vakaları, dengeli Omega-3 yağı tüketen Japonyadan 5 kat daha fazla.
OMEGA YAĞLARI EN ÇOK KİMLERE GEREKLİ?
Hamile kadınlar ve bebekler
Omega, anne karnındaki bebeğin sağlıklı gelişimi için elzem bir yağ asidi. Beyin, kalp, damarlar ve gözlerin sağlıklı gelişmesinde önemli rol oynuyor. İnsan beyni doğumdan önceki son üç ayda hızla büyür, doğumdan sonraki ilk 12 haftada bu büyüme hızı 3 kat artıyor. Bu sebeple hamile ve emzikli annelerin Omega-3 ve Omega 6 içeren gıdaları yeterince ve dengeli şekilde almaları çok önemli. Omega-3 ve 6 dengesiyle beslenen annelerin bebeklerinde beyin, sinir sistemi ve görme yetenekleri sağlıklı gelişiyor. Omega yağları buna ek olarak, çocuğun matematik zekasını geliştirip, okuma, telaffuz ve yazma beceresini arttırıyor. Eksikliği halinde çocuklarda davranış bozukluklarına (hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi) yol açıyor.
Yetişkinler
Zamanla bu yağ asidinin azalması bellek kaybı, bunama ve depresyon gibi sorunlara yol açıyor. Bunama hastalığı olarak bilinen Alzheimer üzerinde yapılan araştırmalarda hastalığın balık yemeyen toplumlarda daha sık rastlandığı ortaya çıktı. Omega yağları bundan başka bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok ölümcül hastalığın tedavisinde de önemli rol oynuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)